top of page

Gebelikte Hareket Kısıtlaması ve Yatak İstirahati


22 haftalık gebeyim ve 12 haftadır yatak istirahatindeyim. Bu süreçte bana en çok sorulan soruları, kendi hikayemi anlatarak cevaplamak istedim. Umarım okuyanlara fikir olur.




Gebelikte hareket kısıtı nedir?


Öncelikle eeen baştan belirteyim, aksi belirtilmediği müddetçe, doktor tavsiyesi olmadıkça gebelikte hareketsiz kalmaya hiç gerek yok. Çünkü, her ne kadar toplumda tam tersi bir algı olsa da, gebelik bir hastalık değil. O yüzden, bedenin elverdiği sürece, kendi sınırında harekete devam etmek en güzeli.


Bu kamu su topundan sonra gelelim asıl meseleye... Gebelikte hareket kısıtlaması, genellikle doktor tarafından tavsiye edilen, bazen geçici ve kısa süreleri kapsayan, bazen de tüm gebelik boyunca devam eden bir durum olabilir. Hareket kısıtlaması sadece cinsel aktiviteyi kesmek, gebelik öncesi yapılan fiziksel egzersizlere ara vermek, ya da normalden bir tık daha yavaş yaşamak anlamına da gelebilir - benim durumumda olduğu gibi yatak istirahati olarak anılan, tuvalet, duş ve doktor kontrolü haricinde pek yataktan çıkmadan dinlenmeyi de ifade edebilir.


Neden hareket kısıtlamasına ihtiyaç duyulur?


Yine baştan belirteyim, her gebelik böyle değil, hatta nadir durumlarda hareket kısıtlamasına ihtiyaç duyuluyor. Genellikle gebelik riskli seyrediyorsa bazen sadece kısa süreli önlem için de hareket kısıtlaması getirilebiliyor.


Nedir bu riskli durumlar? Gebelik hipertansiyonu, düşük tehdidi, rahim içi hematom (ki buna da düşük tehdidi deniyor zaten), plasenta previa (plasentanın önde gelmesi, ya da plasentanın rahim ağzını kapatması da deniyor), çoğul gebelikler, erken doğum tehdidi, servikal yetmezlik (ve belki önlem için yapılan serklaj işlemi), önceki gebeliklere ait erken doğum ya da kanama öyküleri gebeliğin riskli seyretmesine sebep olabilir.


Hareket kısıtlaması çoğu zaman bir önlem. Örneğin servikal yetmezlik var ise serviks üzerindeki baskıyı azaltmak, böylece rahim ağzının erken açılmasını önlemek için çok ayakta kalmamak iyi olabilir. Ya da benimki gibi plasenta rahim ağzını kapatıyorsa üzerindeki baskıyı azaltarak kanamaları önlemek için yatak istirahati işe yarayabilir. Fakat tekrar belirtmekte fayda var, kendi kişisel deneyimim olduğu için genelgeçer bilgi gibi de anlatmak istemiyorum, her plasenta previa vakası da böyle değil. Plasenta previa olup normal zamanında doğuma gidene kadar hiç kanama görmeyen, hiç istirahat olmadan gebeliğini geçiren pek çok kadınla tanıştım - hatta hamile yogası derslerinde yolum kesişti. O yüzden bu yazıyı okuyup kendi kendine istirahat vermek isteyenler varsa önce doktoruna danışmasını önerebilirim.


Ben ne kadar süredir yatak istirahatindeyim? Ne kadar süre daha böyle devam edecek?


Bu soruyu cevaplamak için kendi hikayeme azıcık giriş yapacağım fakat detayı başka bir yazının konusu olacak.


Şu anda 22 haftalık hamileyim, bebeğimiz de ben de gayet sağlıklıyız. Bir önceki hamileliğimde 11. hafta civarından sonuna kadar kanamalı bir gebelik geçirmiştim ve 20. haftada suyumun gelmesi ile bebeğimizi kaybetmiştik, o dönemde sebebi de bulunamamıştı. (Geçmiş kanama deneyimlerimi instagram profilimde ya da burada blogda "gebelikle kanama" paylaşımına giderek okuyabilirsiniz. Bebek kaybı ile ilgili paylaşımlarım için #güneşeveda olarak instagram'da yukarı sabitlediğim hikayelere, paylaşımlara bakabilirsiniz.)



Şimdiki hamileliğimin ise daha başlarında, 8. haftada ilk kez kanama ile karşılaştım. Daha çok lekelenme gibiydi ve çok sürmedi. Sonra 9 ve 10. haftalarda da birer kez aynı durumu yaşayınca hatta sonuncusu korkutucu seviyede, travmatik bir kanama öyküsü ile sonuçlanınca doktorumdan yatak istirahati tavsiyesi aldım.


Başlarda bu kanamaların en temel sebebi tam olarak bilinemese de rahim içinde hatrı sayılır büyüklükte olan, gebelik kesesini rahimden ayıran ve bu nedenle de düşük tehdidi olarak tanımlanan hematomlardan dolayı olduğu biliniyordu. Yani rahim içinde kanama alanları vardı ve bunlar neredeyse bebeğin kesesi ile aynı boyutlardaydı, oldukça büyüktü. Durum ciddi olduğu için 10. hafta civarında İstanbul'daki evimizi bir valizle arkamızda bırakıp Eskişehir'e ailemizin yanına geldik destek almak için.


Dinlenmenin yanı sıra çeşitli medikal destekler de aldım bu süreçte. 13. hafta civarında genetik rahatsızlığım sonucu kan pıhtılaşma problemim ortaya çıktı ve hematomlara bunun sebep olabileceğini öğrendik. O zamandan itibaren medikal desteklere bir de kan sulandırıcı iğneler eklendi. Bunu da ayrı bir yazıda paylaşacağım.


Sonra zamanla hematom alanları tamamen kayboldu fakat bu sefer de plasentanın rahim ağzını kapatarak yerleştiğini ve yukarı çıkmasının düşük bir ihtimal olduğunu öğrendik. Ki zaten bunu öğrendikten sonra yaşadığım kısa süreli kanamaların sebebinin de plasentanın bu konumundan kaynaklandığını anladık.


Dolayısıyla yatak istirahati, önce düşük tehdidi, sonra da plasenta previa sebepli olarak 12 haftadır benimle. Ve görünen o ki doğuma kadar da böyle devam edecek çünkü en ufak harekette kanamalarım oluyor. Belki, bir ihtimal plasenta yukarı çıkarsa istirahat durumu ortadan kalkabilir, bunu zaman gösterecek.


Yatak istirahati ile zaman nasıl geçiyor?


En baştan mevcut durumu kabul etmemin ruh halime olumlu etkisini çok hissediyorum. O yüzden günlerim kötü geçiyor diyemem. Yine başka bir yazının konusu olduğu için dallanıp budaklandırmayayım burayı ama kayıp sonrası gebelik başlı başına zorlu bir süreç. Hem bunun için hem de yatarak geçiriyor olduğum için destek kanallarımı hep açık tuttum. Ailemin, arkadaşlarımın hatta burada tanıştığım insanların desteği, enerjisi, duaları hep çok iyi geldi. Terapimi sıklaştırdım, hamile meditasyonu grubuna katıldım. Meditasyon ve mindfulness pratiklerimin faydasını çok gördüm. "Ne kadar zamandır yatıyorum, daha ne kadar zaman yatacağım?" diye geçmiş ya da gelecek zamanda yaşayıp darlanmak yerine hep kendimi şimdiki zamana getirmeyi seçtim. Bol bol meditasyon yaptım. Ve yatarak yapabileceklerimi keşfetmeye verdim kendimi.


Mesela, uzun zamandır kaybettiğimi düşündüğüm okuma alışkanlığımı geri kazandım, bir sürü kitap okudum. İzlemek istediğim filmleri, dizileri, belgeselleri sıra sıra izledim. Podcastler dinledim. Arkadaşlarımla telefonlaştım, haberleştim; bazıları ziyaretime de geldi.



Yoga eğitmeni olarak kendim de çok aktif şekilde dersin içinde olmayı sevdiğim için sadece sesli yönlendirme ile ders vermeyi hiç denememiştim, bu dönem bunu denememe ve bundan da keyif almama vesile oldu. Bu sayede derslerimi hiç bırakmak zorunda kalmadım. Hatta, uzmanlaşma eğitimi verme hayalimi, yine yatarak gebelik geçirdiğim bir dönemde gerçekleştirme şansı buldum; hafta sonları yattığım yerden ders anlattım. Şimdi doğumdan önce ikincisini vermeye hazırlanıyorum.


Hiç mi sıkılmıyorum? Hiç mi ağrı, sızı hissetmiyorum?


Benim sürecimde her ne kadar risk hayatımızın bir parçası olsa da onunla yaşamayı öğrenmiş olduğumuzu düşünüyorum. Hatta en riskli görülen zamanları halka halka atlatmış olmanın verdiği bir rahatlık da var bu günlerde. Fakat elbette benim de sıkıldığım, yorulduğum, yatmaktan dolayı ağrı hissettiğim, özellikle kanama ile karşılaştığım zamanlarda kaygılarımın çok yükseldiği, bedenime söz geçiremediğim anlar oluyor. Bu son kısmı gebelik travmasına ve bedenlerimizin nasıl kayıt tuttuğuna canlı bir örnek olduğu için ayrıca anlatacağım ama öncekiler için neler yaptığımdan kısaca bahsedeyim.



Kişisel bakım: Eğer o günlerde çok ayakta kalmadıysam bunaldığım zamanlarda kısa bir duş ve sonrasında temiz kıyafetler giymek kesinlikle modumu değiştiriyor. Her ne kadar oturarak da olsa iyi bir duşun önemini daha iyi kavradım diyebilirim. Kuruyan cildime, saçlarıma bakım yapmak, saçlarımı taramak ve farklı stillerde toplamak, tırnaklarıma oje sürmek bana iyi hissettiriyor.


Yatak konforu: Bolca yastık ile dizlerimin altını, sırtımın altını desteklemek, hatta sevdiğim yumuşak dokulu yastıkları, objeleri yakınımda tutmak, yumuşacık kıyafetler, çoraplar giymek kesinlikle yataktaki konforumu iyileştiriyor.


Göz zevki: Eğer uzun süre aynı odada kalacaksanız o odayı yaşam alanı haline getirmek bence önemli. Kitaplar, kremler, şarj aletleri gibi ihtiyaç duyduğum şeyleri elimin altında tutmak güven verdiği gibi görmekten hoşlandığım şeyleri civarda bulmak da iyi hissettiriyor. Örneğin, anneler gününde gelen çiçeğim, bebeğimin ultrason görüntüleri, arkadaşımın kızının doğum günü fotoğrafları, şifasına inandığım doğal taşlar hep göz hizamda. Odam bazen biraz karanlık ve kasvetli hissettirdiği için sevdiğim bir arkadaşımın yoga stüdyom için el emeği göz nuru ürettiği yumuşak ışıklı lambam genelde açık.


Kokular, tütsüler: Güzel kokuların ruhumuza iyi geldiğine inanıyorum. Benim için bu lavanta ve okaliptus. Zaman zaman buhurdanlığın altına mum yakıp üzerine su ile bu yağları damlatıyorum, odamın havası değişiyor. Arada bir adaçayı tütsüsü ile hem doğal taşlarımın, hem de odamdaki enerjinin temizlendiğini hissediyorum.



Dinlendirici müzikler: Meditasyonlarımın da arka planında kullandığım, dinlendirici, yumuşak tonlarda müzikler ruh halimi dengeliyor. Bunun etkisini de çok çabuk hissediyorum. Birkaç tane listeyi şuraya bırakayım:


Yoga derslerimde kullandığım listem:


Meditasyonlarda kullandığım listeler:


Ortamı dinginleştirmek için açtığım listeler:


Sevdiğim tatlar: Modumun düşmesine pek izin vermeden zaten iyi beslenmeye çalışıyorum. Rengarenk, limonlu, zeytinyağlı salatalar, mevsiminde pişen sebze yemekleri mesela hem gözüme hem mideme çok hitap ettiği için moralimi yükseltiyor. Fakat arada tazecik çilekli bir pasta da beni düştüğüm yerden kaldırmayı iyi biliyor, bu kaçamakları da hiç es geçmiyorum doğrusu :) Yine de kararında ve dengeli beslenmeye çalışıyorum, bol su içmeyi ben unutsam da evdekiler hatırlatıyor sağ olsun.


İçinde kaybolduğum videolar: Bazı hesaplar var ki terapi gibi (psikoterapistler bu tabiri sevmiyor ama napalım, öyle) izlerken sinir sistemim yatışıyor, kendimi iyi hissediyorum. Birkaç örnek vereyim:


  • Hamur işi pek sevmiyorum ama mesela şu hesabın tarif videolarını izlemeye doyamıyorum

  • Geçmişte resimleri duvarlara asılan Burcu'nun belki de paralel evrende neler yapacağını hayal ettiğim için bilmiyorum, şu hesaba ve buna bayılıyorum.

  • Bu kızın çabasız hareketleri, arka planda güzel müziklerle harmanladığı, özellikle gün batımı videoları favorim.

  • Biraz komedi için şu hesaba, buna ve bir de buna arada bir ziyarette bulunuyorum.


Yoga, meditasyon, nefes çalışmaları: "E, hani yatıyorduk, bunlar da nereden çıktı şimdi?" diyenlere cevap, yogadan kastım genelde eklem yogası... Hafif oturuşlarda çok ufak omuz ve kol hareketleri... Pelvik tabanıma baskı uygulamayan, karnımı kasıp sıkıştırmadığından emin olduğum hareketleri her gün yapıyorum. Bu konuda tavsiye vermekten çekiniyorum çünkü ben yoga eğitmeni olduğum ve bedenimi iyi tanıdığım için güvenli sınırda, çok minik hareketler yapıyorum ama herkes için iyi olmayabilir. O yüzden hareket kısıtı ya da doğrudan yatak istirahati veren doktorunuza, yatakta yapabileceğiniz, kan dolaşımını destekleyen hareketleri danışmak iyi olabilir. Zira bu hareketler gerçekten küçük ama sırt, bel ve kalça ağrıları için çok etkili olabiliyor. Aynı zamanda hareketsiz kalmaktan ötürü depresyona girme tehlikesinden de koruyor. Pek tabii ki nefes egzersizleri için de aynısı geçerli. Nadi shodana gibi dengeleyici nefesler iyi hali destekliyor kesinlikle. Meditasyon ise baş kurtarıcım diyebilirim. Çoğu zaman dağınık zihnimi yönetmek için rehberli meditasyonlar tercih ediyorum ve anında etkisini görüyorum.



Masaj: Egzersiz yapamayanlar için masaj kan dolaşımını destekleyici bir unsur. İmkan varsa bu süreçte bakım verenlerden yardım alınabilir. Zaman zaman annem ve eşim omuzlarıma, bacaklarıma masaj yapıyor, hatta sanırım Decathlon'dan alınan bir el aleti var, o da epey iş görüyor. Hiç kimse yoksa kendim bacaklarıma, kalçalarıma ve kollarıma ufak dokunuşlarla masaj yapıyorum. Yüz yogası ve masajı da sevdiğim yağlarla birlikte yapınca benim için çok rahatlatıcı oluyor.


Çok merak edilen bir soru:

Yatışlı gebeliğimde şimdiye kadar kaç kilo aldım?


58 kilo ile hamile kaldım. 23. haftaya 61.5 kilo ile giriş yaptım. Doktoruma göre yatışlı gebeliğe rağmen iyi durumdayım. Yukarıda yeme-içme kısmında bahsettiğim gibi özel bir diyetim yok bunun için. Şahsen bedenimin neler yapabildiğini bir mucizeye tanıklık eder gibi izlediğim için genel olarak hamilelik döneminde alınan, verilen kilolar beni düşündürmüyor. Hele ki yatarak geçirdiğim bu süreçte en son dikkat edeceğim şey kilo olur sanırım.


Hareket kısıtı normal doğum sürecini nasıl etkiler?


Doğumun her şekli normaldir şeklinde kamu spotunu vereyim de önce :)

Şaka bir yana, burada bahsedilen normal doğumun, vajinal doğum olduğunu düşünüyorum ama yine de her ikisini de dikkate alarak cevaplayacağım.


Bahsettiğim gibi hareket kısıtı ya da tamamen yatış istirahati, riskli bir gebeliğe önlem olarak öneriliyor. Yani çoğu zaman doğumun nasıl olacağı üzerine bir etkisi olacaksa bu olumlu olsun diye veriliyor zaten. Yatış istirahatinin sebebi benimki gibi plasenta previa ise ve doğum zamanına gelene kadar da bu teşhis değişmediyse zaten doğum sezaryen olacak demektir. Zaten amacımız makul haftalara kadar erken doğum riskini bertaraf etmek olduğu için yatış istirahatinin doğum üzerinde pozitif bir etkisi olacağını düşünüyorum.


Hareket kısıtından ötürü doğuma yeterince hazırlanamamak gibi bir endişe var ise de söyleyebileceğim tek şey şu: Her şeyi kontrol edemiyoruz. Edebileceğimizi sanıyoruz ama edemiyoruz aslında. Doğuma hazırlık için yapılan yoga, nefes ve meditasyon çalışmalarının bazıları yukarıda bahsettiğim gibi yatarak da güvenli sınırlarda yapılabiliyor. Elbette derin kalça açıcılar, pelvik taban egzersizlerini yapmak hareket kısıtlamasında belki mümkün olmayabilir. Fakat sadece zihnen hazırlanmak da doğum sürecini olumlu etkileyebilir. Ayrıca yapılan tüm bu çalışmalar, aslında nasıl doğuracağımıza dair kadim bilgileri unuttuğumuz için hatırlatma amaçlı çalışmalar. Her şeyi doğal akışına bıraksak zaten su akıp yolunu bulacak diye düşünüyorum.


--


Bu dev dosyayı burada sonlandırıyorum. Umarım hareket kısıtlaması getirilen gebelere fikir olur, mümkün olduğunca konforlu geçer bu süreç ve herkes bebeğine sağlıkla kavuşur.


Sormak ya da katkı olarak eklemek istedikleriniz olursa lütfen yazın.


Sevgiler.








bottom of page